
Bizde okumadan, araştırmadan kulaktan dolma çakma bilgilerle fikir sahibi olmak temel bir insan davranışı haline geldi son zamanlarda. Bu gerçek her kesim için geçerli. Üniversiteler bile okuma özürlü öğretim üyeleriyle dolup taşıyor. Yazdığı makaleye uluslararası atıf alan öğretim üyesinin parmakla gösterilecek kadar azaldığı belirtiliyor. Neden okuyup araştırarak zahmete katlansın ki vatandaşlar; bir ara nasıl olsa çalınmış FETÖ soruları saçılmıştı ortalığa…
Usta gazeteci Mumcu’nun dediği gibi, bizde maalesef bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak başta gelmektedir.
Bu kapsamda neo-Osmanlıcılık akımı, bugün Türkiye’nin adeta boğuştuğu bazı meselelerin de yaratıcısı olmuştur. İşte bu neo-Osmanlıcılık akımının toplumda en çarpıcı aleti Mehter Marşlarıdır. Çeşitli kesimlerin kurdukları irili ufaklı Mehter grupları hayali bir Osmanlı algısı yaratmaktadır. Bu algı üzerinden İttihat Terakki’ye, Cumhuriyet’e, hatta Atatürk’e ve devrimlere saldırılmaktadır.
Aydınlık yazarı ve Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oktay Yıldırım’ın “Ver Mehteri” başlıklı yazısında da belirttiği gibi, “hayali bir Osmanlı algısı yaratarak İttihat ve Terakki’ye oradan da Cumhuriyet’e hatta Atatürk’e ve devrimlere saldırmanın en önemli silahı, Mehter Marşları; bu amaca hizmet eden en önemli etkinlik de İstanbul’un fethi kutlamaları oldu son yıllarda… Bunların duygusal etkisini, halkı birleştirmek için değil, kutuplaştırmak ve popülizm için kullandılar.”
İllerde irili ufaklı Mehter Takımları kuruluyor. Burdur’da biri özel diğeri MAKÜ’nün Mehmet Takımı bulunmaktadır. Neo-Osmanlıcılığın vardığı halüsinasyon noktası işte bu! Belirli gün ve haftalarda Mehter Marşlarının çalınması, geçit törenlerine bu takımların katılması adet oldu. Tarih bilincinden, toplumsal gerçeklerden uzak ütopyacı bir Osmanlı algısı yaratıyor. Aslında Mehter Marşlarının yarattığı romantik iklimi, vatan savaşı verdiğimiz bir dönemde milleti birleştirmenin bir aracı olmaktan ziyade milleti ayrıştırmanın, halkı kutuplaştırmanın bir aleti olarak kullanılıyor. Bilgi eksikliği de işte tam da burada karşımıza çıkıyor. İttihat Terakki düşmanlığı, oradan Cumhuriyet, hatta Atatürk düşmanlığına kadar seyrediyor. Bilgi eksiliği dedik ya! Mehmet Marşlarının tamamının İttihatçıların eseri olduğunu bilseler acaba tutumları ne olurdu? Öte yandan marşların içerikleri de hilafetçiliğe, Osmanlıcılığa, cemaatçiliğe, en önemlisi ümmetçiliğe temelden ters; milliyetçi söylemler ve halkçı bir öz hâkim durumdadır.
Yıldırım, Türk tarihinin geçmişine saldırmanın bir aleti, bir silahı olarak kullanılan Mehter Marşı’nın duygusal atmosferinin halkı kutuplaştırmak ve ayrıştırmak için nasıl kullanıldığını da şöyle açıklamaktadır:
“Hatta Erkan Tan diye bir sunucu var, neredeyse her lafı getirip iktidara ya da Osmanlı’ya bağlar sonra da “ver mehteri, titresin kalpler” deyiverir… Fonda yüksek sesli mehter çalarken verilir mesajlar…”
Oysa Mehmet Marşı’nın yaratıldığı şartlar ve yaratıcı siyasi hareketin, ayrıca marşın içeriğinin hiç algılanmadığı çok açık bir gerçektir.
Bir kere mehter marşlarının yaratıcısı İttihat Terakki’dir. Marşlar tamamen İttihatçılarca yazılmıştır. 1699’dan beri gerileyen ve toprak kaybeden, Balkan Savaşlarında 3,5 Balkanlı milletler karşısında darmaduman olan Osmanlı’nın tebaası üzerindeki moral bozukluğunu dağıtmak, milliyetçi duyguları canlandırmak, üzerine ölü toprağı serpilmiş Osmanlı halkını ayağa kaldırmak amacıyla yazılıp icra edilmiştir o mehter marşları. İçerikleri incelenirse bu saptama daha somut olarak anlaşılacaktır.
Bu konuda Yıldırım şöyle demektedir:
“Düşünürüm arada, bu zat ya da etkilemeye çalıştığı insanlar o mehter marşlarının sözlerini hiç dinlemişler mi? Mesela ‘Türk milleti, Türk milleti, aşk ile sev milliyeti’ mısrasında ‘Allah Allah, Osmanlı’da bu milliyetçilik vurgusu var mıydı?’ diye sormuşlar mı kendilerine? Ya da ‘Türk oğlunun ana yurdu, gönül bağı bucağı/ Hak gözcüsü, yurd bekçisi Türk oğlu Türk pek şanlı’ mısralarındaki ‘Türk oğlu Türk’ vurgularının Osmanlı ile pek de örtüşmeyeceği hiç akıllarına gelmiş mi? Sanmam…””
20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde İttihatçı iktidarlara Mehter Marşı yazdıran şartları Yıldırım şöyle belirtmektedir:
“O yıllarda, sürekli gerileyen ve toprak kaybeden ahaliye, geçmişin şanlı günlerini hatırlatarak, milletin üzerine serpilmiş ölü toprağını silkelemek için bu gerekliydi. İttihatçılar kendi deyimleriyle halkı ‘yeniden o cündi ve silahşor millet’ yapmaya çalışıyorlardı. Çünkü ulusal birliklerini tamamlayıp, milli pazarlarını ve sanayilerini kuran emperyalist devletler, sömürge bulmak için silaha sarılmışlardı. Buna karşı durabilmenin tek yolu milletin birliği ve yurdun bütünlüğü duygusunun halka yayılmasıydı. Ancak milliyetçilik mevzisinden savunulabilirdi vatan. İttihatçılar bugün dinlediğiniz o muazzam marşları yazdı, besteledi bu yüzden.
Örneğin “Türk kavminin beş bin yıllık yuvası” marşının şiiri o kadar yayılmıştı ki halk arasında, bestesini kendisi İttihatçı olmayan Ahmet Muhtar Paşa yaptı. Ya da hepinizin “Ceddin Deden, neslin baban, en kahraman Türk milleti” dizelerini ezbere bildiği Eski Ordu Marşı’nı, Muallim İsmail Hakkı Bey yazıp besteledi. Göktürkleri, Hunları, Uygurları, Oğuzları hatırlatan “Tarihi Cevir Marşı” ve daha birçoğu İttihatçıların eseri…
Türklerin Asya’daki kökleri ile Anadolu’daki varlıkları arasına bir kültür koridoru açtılar böylece… Batı sazları ile modernize edip, yine Batı’ya karşı milliyetçi bir duvar ördüler bu marşların beslediği atmosferle.
İstanbul’un fethini de İttihatçılar kutlamaya başladı ilk kez (13 Haziran 1910). Çünkü Balkanlar’da kaybedilen topraklar ve yaklaşan düşmanın İstanbul’u tehdit etmesinin yarattığı psikolojik etki ortadan kaldırılmalıydı.
Bu tehdit arttıkça kutlanan günler de artıyordu, mesela Osman Bey’e Selçuklu hükümdarı tarafından tuğ gönderilmesini “Osmanlı İstiklâl Günü” olarak kutluyorlardı (30 Aralık 1913). Yeni Osmanlıcılar bilse bunu da kaçırmazlardı.
Yani…
Mehteri ya da İstanbul’un fethini sömürerek, halkı kutuplaştırmaya, bölmeye çalışan kişilere söylenecek tek şey var:
“Ver mehteri arkadaş, o da bizim…”
Garip değil mi?
İttihatçıları, kendi yarattıkları marşla vurmak sanırım bize özgü bir tenakuz olsa gerek!